Bu blogda anlatılanların hepsi hayal ürünüdür, gerçek kişi veya kurumlarla ilgisi yoktur.
3 Haziran 2013 Pazartesi
Kitaptan (3)...
İki tür mektup yazıyorsun, birinin mürekkkep, diğerinin kurşun kalemle oluşunu kasdetmiyorum, kaldı ki kurşun kalemle yazılan da birşeyler ima ediyor ve insanın dikkat kesilmesine neden oluyor, ama bu ayrım belirleyici değil, mesela evin fotoğrafıyla birlikte gelen son mektup kurşun kalemle yazılmıştı, ama yine de beni mutlu etti; beni mutlu eden (yaşımı, yıpranmışlığımı ve herşeyden önce korkumu anla Milena, bir de kendi gençliğine, tazeliğine, cesaretine bak; üstelik kotkum gittikçe artıyor, çünkü bu korku dünyadan elini eteğini çekmek anlamına geliyor, böylece baskısı artıyor, devamında da korku büyüyor, oysa senin cesaretin ilerlemeni sağlıyor, böylece baskı azalıyor, dolayısıyla cesaret büyüyor), huzur dolu mektuplar, o mektupların önünde sonsuz bir mutlulukla oturabilirm, onlar yanan başıma yağan yağmur... Fakat ne zaman ki o öteki mektuplar geliyor Milena, her ne kadar ilk türden daha mutluluk verici gibi görünse de (güçsüzlüğüm yüzünden onların mutluluğunun tadına ancak günler sonra varabiliyorum), o ünlemlerle başlayıp (ve ben o kadar uazktayım ki) bir takım kotkularla biten mektuplar geldiğinde, işte o zaman Milena, tehlike çanının altındaymışçasına gerçekten titremeye başlıyorum, onları okuyamam ve elbette yine de okuyorum, tıpkı susuzluktan ölen bir hayvanın su içişi gibi, bir yandan da hep korku, sürünerek altına gireceğim bir mobilya arıyorum, köşede titreyerek ve kendimden geçmiş bir halde, nasıl bu mektupla fırtına gibi içeri girdiysem, aynı şekilde pencereden uçup gitmek istemen için dua ediyorum, kasırgayı odamda tutamam ki; bu tür mektupları yazarken Medusa'nın muhteşem başı olmalı sende, endişhe yılanları aynı, öyle kıvrılarak başını sarıyor, benimkilerse daha da yabani korku yılanları...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder