gözlerinden anlardım, neler demek istediğini, ne hissettiğini, gözlerin anlatırdı. o kadar netti ki, hani dersin ya bakınca içi görünür, öyleydi işte.. kaybolsam dert değil, kaybolsam, toprak olsam.. kaybolsam sonsuz olsam.. kaybolsam yok olsam, bir sabah uyanmasam mesela, bir gece uyumasam, sen kalksan yine hissetsen, hissederdin yine yapabilirsin zor değil. içindeysem eğer, hala bir kalbin varsa ve orada bana ait bir köşe hala varsa hissedersin. hem insan canını bilmez mi, hissetmez mi? canım, canım dedikçe canımı aldın, kendini aldın, canımı aldın. mecburiyetlerin, sebeplerin önemi yok, çünkü sen yoksun. sen yoksun, gözlerim sık sık dolar oldu sen yoksun, her an içim titrer oldu, herhangi birşeyde dilim tutulur oldu, bir anıda bıraksaydım seni keşke dediğim çok oldu. kendime saydırıp devam dediğim, her anım oldu. ve bu her anlar artık kalbimi yormaya başladı canım.. Canım, bir düşünür "umutsuzluk manevi bir intihardır." demiş. Ne dersin, umudu hiç kaybetmesem mi, yoksa şairin dediği gibi bir intihara mı sürüklensem... seni karşıma alıp sorsaydım da cevap veremeyecektin, her zaman susmayan konuşan o ağzın lal olup kitlenecekti. nerden biliyorsun deme canım, Canım diyorum da insan canını bilmez mi...
Canım, çok uzun zaman olmadı biliyorum, ya da bana hala dünmüş gibi, ama bak sildim, devam ediyorum. tökezlesem de düşmüyorum. ama canım, seni çok merak ediyorum.
Son olarak, canım, nutellam seni çok seviyorum...
Not: Yalnızca ima içerir :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder